1826'da Sultan 2. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasıyla birlikte tüm Bektaşi tekkeleri de ya kapatılmış ya da yönetimlerine Nakşibendi tarikatına mensup kimseler getirilmiş. 

O zamanlar Suluca Karahöyük diye bilinen ve ismi Hacıbektaş olarak değiştirilen, Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin türbesinin de bulunduğu kasabadaki tekkenin yıkılmamasına karar verilmiş fakat tekkeyi yöneten Postnişin'lerin yerine Nakşibendi tarikatına mensup kimseler getirilmiş.

Bölgede bulunan yaklaşık 250'ye yakın Bektaşî ve muhtemelen Alevî birçok köy kendi rızasıyla veya baskıyla bölgeden göç etmiş veya ettirilmiş. Bu yazımda bu konudan ziyade tekkenin yapısal olarak o zamanlarda bütün bu olaylardan nasıl etkilendiğini anlatmaya çalışacağım.

Bektaşiliğin yasaklanmasından 56 yıl sonra çizilen bu resimde tekkenin 1882'deki durumunu görebiliyoruz. 

Ayrıca Fransızca bir makalede rastladığım 1890 yılına tarihlenen (ne kadar doğru bilmiyorum) bir fotoğrafı aşağıya ekliyorum. Bu fotoğrafı elimden geldiğince netleştirmeye çalıştım ancak yine de fotoğraf ve baskı kalitesinden ve aşırı yıpranmış olmasından dolayı ancak bu kadar oldu.
1925'te Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasıyla tamamen kapatılan Hacı Bektaş-ı Velî Tekkesi'nin içindeki bütün envanter önce açılacak Zirai Eğitim Okulu'na devrediliyor ancak bu okulun bir türlü açılamaması üzerine her şey Ankara Etnografya Müzesi'ne gönderiliyor.

1913 yılında Fransız ve İngiliz gezginler tarafından çekilen ve "Le Tour De Mundo" isimli dergide yayınlanan bazı fotoğraflar buldum fakat bu fotoğraflar daha çok çizim mahiyetindeydi. Muhtemelen Hacı Bektaş-ı Velî Dergâhı'nın son Postnişi'nin (Salih Niyazi Dedebaba) fotoğrafı bu karelere yansımış olabilir. Salih Niyazi Dedebaba, Tekke ve Zaviyelerin 1925'te kapatılmasının ardından Bektaşî merkezini Arnavutluk'a taşımış ve 1930'da Dünya Bektaşî Merkezi'ni Arnavutluk'ta açmıştır. 1941 yılında faili meçhul bir cinayete kurban giden Salih Niyazi Dede'nin katili hâlâ bulunamamış olmasına rağmen, dönemin yetkilileri İtalyan bir faşist tarafından Arnavut Ulusal Kurtuluş Hareketi'ne misilleme olarak öldürüldüğü kanaatinde hemfikirdir. 
Aşağıda Arnavut Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin bayrağını görüyorsunuz, size günümüzde var olan bir ülkenin bayrağını anımsatıyor mu?
Arnavut Ulusal Kurtuluş Hareketi Bayrağı
Konuyu fazla dağıtmadan devam etmek istiyorum. 1940 yılında Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından Müfettiş Halim Baki Kunter'e Hacı Bektaş-ı Velî Tekkesi ve son durumu hakkında bir rapor sunması isteniyor. Bunun üzerine Kunter Hacıbektaş'a giderek aşağıda netleştirip renklendirdiğim fotoğrafların yanı sıra bir rapor hazırlıyor.

 
Suluca Karahöyük'ten Hacıbektaş Manzarası

Suluca Karahöyük

Hacı Bektaş-ı Velî Bulvarı

Tekke'nin Bahçelerinin Minareden bir Fotoğrafı

Balım Sultan Türbesi

Minareden Suluca Karahöyük ve Hacı Bektaş-ı Velî Türbesi

Hoca Fakıh Çeşmesi

Güvercinlik, At Evi ve diğer bazı yapıların metruk halleri (ana girişin sağ kısmı) 

Ana Giriş ve Mihman Evi

Üçler Çeşmesi ve Aslanlı Çeşme'nin de görüldüğü bir kare

Mihman Evi

Tekke Camii
Hacı Bektaş Velî Külliyesi'nin içerisinde bulunan caminin Sultan II. Mahmud tarafından 1834 yılında yaptırıldığı söylenmektedir. Cami kesme taştan, kare planlı olup, üzeri içten kubbe, dıştan da sekizgen bir kasnak üzerine sekizgen bir külah ile örtülmüştür.
Dönem dönem bakım ve tamirata alınan Hacı Bektaş-ı Velî Dergâhı, Osmanlı İmparatorluğu zamanında son olarak Sultan 2. Abdulhamit'in emriyle restore edilmiştir.
1940 yılında Türkiye Cumhuriyeti Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından görevlendirilen daha önceden de bahsetmiş olduğum Müfettiş Halim Baki Kunter'in raporuna gelecek olursak... Bu raporu sizlere sayfa sayfa orjinal haliyle sunuyorum:
1. Sayfa
2. Sayfa

3. Sayfa

4. Sayfa

5. Sayfa

6. Sayfa
Bu raporun ve siyasî gelişmelerin etkisiyle olacak, on-on beş sene sonra dergahın restorasyon işlemlerine başlanır. Bu kez Türkiye Cumhuriyeti Vakıflar Umum Müdürlüğü, Abide ve Yapı İşleri Dairesi yoluyla Yüksek Mimar Ali Saim Ülgen'i bölgeye gönderir ve çalışmaların nasıl gittiği hususunda bir rapor hazırlamasını talep eder. Ülgen Kırşehir, Kayseri ve Hacıbektaş'ta yapılan çalışmaları teftiş ve tetkik eder, işte raporu: (bu raporun yalnızca ilk iki sayfasında dergâhtan bahsedilmektedir. O yüzden sadece bu sayfaları yayınlıyorum.)
Sayfa 1
Sayfa 2
Son olarak Hacı Bektaş-ı Velî Dergahının 1959'larda yine Yüksek Mimar Ali Saim Ülgen tarafından çizilmiş mimarî manzumesini ve tarihçesini gösteren krokiyi sizlerle paylaşmak istiyorum:

KAYNAKLAR:

  • Salt Araştırma (https://saltresearch.org/)
  • Wikipedia (https://wikipedia.org/)
  • Ülgen Ailesi
  • Le Tour Du Monte